1800’ün sonlarında cüzam ya da veba teşhisiyle Urla Karantina Adası’na alıkonulan bazı insanlar, öldükleri halde adada tutsak kalırlar. Suçluluk duyguları ve kefaret ödeme arzuları bu ruhları adaya tutsak ederken onları ölümle yaşam arasında bırakır. Kendini birdenbire 1800’lerin ortasında bulan Doktor Rüya Sezer adada sıkışıp kalmış bu insanlarla iki gün geçirir. Rüya Sezer günümüze geri döndüğünde kimseyi yaşadıklarına inandıramaz. Çok sayıda sinir krizi geçirir ve intihar girişimlerinin ardından Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne kaldırılır. Kapatıldığı klinikte psikiyatristi ve abisinin tavsiyeleri ile yaşadıkalrını yazmaya başlar.
“…El bileğimi keserek ölüme yol açacak düzeyde bir kanama için arterlerimi kesmem gerek. Yani arteria radialis ve arteria ulnarise şöyle okkalı bir kesik atmam lazım. Bunlar tendonlarımın arkasında daha derinde yer alıyorlar. Arterlerimi kesebilmem için tendonlarımı da kesmiş olmam lazım. Bir bileğimde bunu başarabilsem bile artık iş görmeyeceği için diğer bileğimi kanlar fışkıran elimle kesemem. Tendonları kesilmiş bir bilekte ele giden tüm sinirler zarar görür ve parmaklarım hareket edemez. Bütün bunları bilmek işime yaradı mı, hayır. Diğer bileğimi kesmek için kurduğum sistem çöktü. Aslında sol bileğimde öyle başarılı olmuştum ki sağımı kesmesem de on dakika bana yetebilirdi.”