Bu şiirleri, değişik kağıt parçalarına (biletler, A-4 kağıtlar, parşömen kağıtları, kese kağıtları, peçete parçaları, onlarca çizgisiz defter, ders notları, kitapların boş sayfaları, word dosyaları, notpadlar) yazılmış halde, yatağımın altında oturan kolilerin içinde yıllarca sakladım. Onca yıl, kendi deyimimle ‘geçmişimin üzerinde uyudum.’
Ne zaman kolilerden birini açsam ve şiirlerle karşı karşıya kalsam, içimi derin bir hüzün kaplıyordu. On iki eylülün yarattığı yıkımın yanı sıra, ODTÜ’de darbe öncesi tanıştığım, darbeden sonra karakter değiştiren korkak öğrencilerin selamı-sabahı kesmesinin, ders notlarını bile paylaşmamasının, bizim sayemizde o derslere girebildiklerini unutmalarının (büyük bir kısmı hızla mezun oldu, hemen iş buldu, paldır küldür evlendi. Aile, araba, ev, emeklilik cenderesinden, bu dünyada hatırlanmayacak hobi sahibi yaşlı insan posası olarak çıktılar. O dönemde elimden tutan, ders notlarını ve zamanlarını paylaşanlar dışında kalanlara dair kötü fikirlere sahip olduğum ve onları yargıladığım için özür dilemeyeceğim, öyle yaşanan bir gençlikle, ancak böyle bir yaşlılık kurabilirlerdi) ve alıştığım cesur, zaman zaman delice, aşırı tehlikeli ve dostlarla geçen sokak hayatından, birdenbire derin bir yalnızlığa, sessizliğe, ayrılığa ve yenilgiye düşmenin yarattığı kırgınlık bana öyle şiirler yazdırmıştı ki bırakın temize çekmeyi, okumaya bile katlanacak gücü kendimde bulamıyordum. Aklıma o şiirleri hangi ruh haliyle yazdığım geliyordu. Yıl henüz 1982’ydi ve ben otuz yaşımı göremeyeceğimden emin, yarını olmayan, hayatsız, yaralı bir evsiz gibi hissediyordum.
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.